Bayramda ne izleyelim?


Önümüzde dört günlük bir bayram tatili var. Havalar da soğumaya başlamışken, yapacağımız en güzel aktivite sinemaya gitmek olacak gibi. Geçen hafta beş yeni film girdi gösterime… 7 Kocalı Hürmüz, Yeni Yıl Şarkısı, Kurtlar Vadisi: Gladio, Alacakaranlık Efsanesi: Yeni Ay ve Köfte Yağmuru. Bu hafta da Neşeli Hayat, Türkler Çıldırmış Olmalı: Görev Afrika ve Gizemli Yolculuk adlı filmler gösterime giriyor.

Aslında herkese göre film var izleyecek. Önce Ezel Akay’ın yönetmenliğini yaptığı 7 Kocalı Hürmüz’den başlayalım. Dev oyuncu kadrosuyla dikkat çeken filmin başrollerinde Haluk Bilginer, Nurgül Yeşilçay, Sarp Apak, Gülse Birsel ve Halit Akçatepe var. Oyuncular bu kadar iyiyken filmin senaryosunun pek iyi olmadığı yönünde eleştiriler var her yerde. Oldukça fazla emek verilen bir film olduğu aşikar ama izlemeden iyi veya kötü diyemeceğim. Konusunu sizinle paylaşacağım ve gerisini sizlere bırakacağım. Hürmüz 1800'lü yılların sonlarında İstanbul Taşkasap’ta yaşamaktadır. Değişik mesleklerden altı kişiyle yasal yanı olmadan evlenmiştir. Her kocasını haftanın bir günü ağırlamakta, gönüllerini hoş etmekte, onlardan hediyeler alıp, ekonomik sorunlarını çözmektedir. Ancak, onun gönlü berber eşinin dükkânında gördüğü doktordadır. Bir hastalık uyduran Hürmüz doktoru da evine getirtir. Doktor da ona âşık olur. Bundan sonra doktor ve Hürmüz, karmaşık olduğu kadar gülünç gelişmelerin içinde bulurlar…


Yeni Yıl Şarkısı, Jim Carrey’den bir yeni yıl klasiği. Önceki yıllarda Grinch filmiyle yine bir yeni yıl hikâyesiyle bizlerin karşısına çıkmış olan Carrey bu sefer de Yeni Yıl Şarkısı’yla beyazperdede. 3 boyutlu bir animasyon filmi bu. Diğer oyuncular da çok iyi. Gary Oldman, Colin Firth, Robin Wright Penn’i görüyoruz diğer rollerde. Ve okuduğum eleştiriler de genelde harika bir 3 boyutlu film olduğu yönünde. Charles Dickens’in ünlü yeni yıl hikayesinden adapte edilerek çekilen filmde, Scrooge inatçı, cimri ve huysuz bir adamdır. Çok zengindir ama paylaşmayı bilmez. Onu mutlu etmek neredeyse imkansız gibidir. Bir noel akşamı üç hayalet ziyaretine gelir ve Scrooge'a eskiden nasıl bir insan olduğunu, bugününü ve değişmediği takdirde gelecekte onu nelerin beklediğini göstermeye başlarlar. Scrooge değişmesi gerektiğini anlar.


Köfte Yağmuru geçen hafta gösterime giren bir diğer animasyon filmi. Sevilen bir çocuk kitabından adapte edilmiş. Yiyeceğin gökten yağmur gibi yağdığı bir kasabayı anlatıyor.

Kurtlar Vadisi efsanesinin yeni filmi Gladio, Kurtlar Vadisi: Irak kadar ilgi görmemesine rağmen Kurtlar Vadisi fanları tarafından yine çok sevildi. Musa Uzunlar’ın başrolünde oynadığı filmde diğer Kurtlar Vadisi karakterlerini de görebiliyoruz. Film, Türkiye'nin yakın tarihine etki eden olayları anlatıyor. 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın zehirlenmesinin Musul ve Kerkük’e girmesiyle ilişkisi ele alınıyor. Ayrıca, “Cem Ersever, Gladio’nun hangi gerçeğini öğrendiği için öldürüldü? Kim Washignton’dan gelen telefonla darbe girişiminden vazgeçti? Apo suikastini Gladio nasıl önledi? 28 Şubat süreci bin yıl sürecek iken 5 yılda nasıl sona erdi?” gibi Türkiye tarihini derinden sarsan sorular var.


Gelelim benim merakla izlemeyi beklediğim filme: Twilight yani Alacakaranlık serisinin son filmi Yeni Ay. Twilight bir fenomene dönüştü, fakat filmin IMDB puanları hiç iyi değil. Robert Pattison ve Kristen Steward’ın yanına bu filmde Taylor Lautler de katılıyor. İlk filmden sonra Alacakaranlıkla ilgili her şeyin bir fenomene dönüşmesiyle ilgili bir haber yapmıştım MediaCat dergisine de. Bakalım bundan sonra neler olacak? Yeni Ay’ın konusu şöyle; Bella yaşadığı vampir saldırısından sonra, doğum gününü kutlamaya Edward ve ailesinin evine gider. Fakat hediye paketi kağıdı Bella’nın parmağını kesince damlayan kan, yeni vejeteryan olmuş Jasper’ın kendini engelleyememesine neden olur. Bu olaydan sonra Cullen ailesi Bella ve Edward’ın iyiliği için Forks’tan ayrılırlar. Kalbi kırılan Bella, hayatı umursamamaya başlar. Bu esnada Jacob Black’le de yakınlaşır.




Bu hafta gösterime girecek olan filmlerden tavsiye edeceğim film de Neşeli Hayat. Yılmaz Erdoğan’ın yazıp yönettiği filmin başrollerinde Yılmaz Erdoğan ve BKM Mutfak oyuncularının yanısıra Sinan Bengier ve Rıza Akın da var. Filmin konusu şöyle: Rıza Şenyurt, Noel Baba'nın tam olarak ne olduğunu bilmemektedir. Sırtında dünyanın yükünü taşıyan Noel Baba işi sonunda ögrenir: Hayat dediğimiz şey çocukların inandığı yalanlardan daha gerçek değildir!!! Filmin sitesinde yazan sinopsis böyle. Hüznünde mizah, mizahında hüzün olan bir film izlemek istiyorsanız Neşeli Hayat’a gidin... Ben öyle yapacağım.

Sevgiler. 


  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS
Read Comments

Yılın Reklam Güzelini Siz Seçin

MediaCat dergisi olarak bu yıl da, 1 Ocak 2010’da yayımlanacak özel sayıda açıklanmak üzere yılın reklam güzelini seçiyoruz. Bu haberin başlığına tıklarsanız direkt olarak anket sayfasına gideceksiniz. Geçtiğimiz yıl reklamlarda boy gösteren güzeller arasından, Türkiye’nin ilk ve tek ağızdan ağıza pazarlama platformu FikriMühim’in üyelerinin kanaatleri doğrultusunda oluşturulmuş bir liste var.



Listedeki isimler ise şunlar: Berrak Tüzünataç (Pantene), Begüm Birgören (Vodafone), Hadise (Penti-Yedigün), Nil Karaibrahimgil (Penti ve Maden Suyu Platformu), Burcu Esmersoy (Mavi Yeşil), Özgü Namal (Axess), Ceyda Düvenci (İpana), Melis Birkan (Avea), Pelin Karahan (Coca-Cola Light ve Komili Şampuan)

 Ben hiç belli etmedim bu haberi yazarken favorimi :) Peki sizce yılın reklam güzeli kimdi?

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS
Read Comments

Ne kadar çok şey birikti yazacak...


İki haftadır çok yoğun çalışıyordum ve ilgilenemedim blogum seninle. Aslında o kadar çok etkinliğe katıldım ki... Hepsinden de anlatacağım şeyler vardı.. Üç tane tiyatroya gittim mesela: 39 Basamak, Vahşet Tanrısı ve Galatasaray Lisesi'nde Tevfik Fikret'i Anma Günleri çerçevesinde düzenlenen etkinlikte Meryemciğimin yer aldığı Tevfik Fikret Salonu'nun öyküsü ve Galatasaray'da tiyatro...Hepsi de çok güzeldi.

Bayram gelmeden, kısa da olsa hepsinden bahsetmek istiyorum. Bir başlayalım da bakalım ne kadarını yazabileceğim.

haydi...

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS
Read Comments

Ece'nin Vizörü Geçen Hafta




İki haftadır sinemalarda Türk filmleri hakimiyet kurmuş durumda. Gösterime giren 10 filmin 5'i yerli yapım. İncir Çekirdeği, Aşk Geliyorum Demez, Mezuniyet, Coco Chanel'den Önce, Kıskanmak, Yasak Bölge 9 geçen hafta gösterime girenler. Bu haftaki filmler ise; Bornova Bornova, Suluboya, Turnuva ve 2012

İncir Çekirdeği, çekimleri Mardin'de gerçekleştirilen bir film. Yönetmeni Selda Çiçek'in ilk uzun metrajlı filmi. Başrollerini Özgü Namal, Veysel Diker, Barış Çakmak ve Derya Durmaz paylaşıyor. Mardinli bir ailenin bir gününü konu alan filmde; yedi yıl önce, ailenin askerden gelen oğlu Celil, gittikleri piknik sırasında mayına basarak ölür. Kendini sorumlu hisseden ablası Delal de bir süre sonra intihar eder. Heda, ölen ablasının kocası Nazif'le evlendirilmiş ve onların küçük kızları Suham'a annelik yapar. Filmde, insan yaşamının değersizliği incir çekirdeği metaforu ile sorgulanıyor.



Mezuniyet'e gelince, zenginlerin okuduğu bir lisede okuyan Umut ve arkadaşları, bir yıl önce intihar eden arkadaşları Polat'ın ardından toparlanamamışlardır. Hepsi mezuniyet gecesini bir yüzleşme ve veda olarak görmektedir. Varoş bir mahallede yaşayan Aykut ise mezuniyet gecesinde arkadaşlarının zoruyla babasının arabasını çalmaya karar verir. Kader bu gece on dokuz gencin hayatını dönüşü olmayan bir şekilde kesiştirecektir. Filmin başrollerinde Engin Altan Düzyatan, İlker Ayrık, Aykut Oray, Ümit Erdem ve Haldun Boysan'ı görüyoruz.









Coco Chanel'den Önce ise, şöyle bir baktığımda sırf Audrey Tautou ve filmdeki kostümler için izlenebilecek bir film gibi gözüküyor. Yetimhanede başlayıp, kabare şarkıcılığına uzanan daha sonra da dünyanın en önemli modacısı olma yolunda ilerleyen, masal gibi bir hayatı anlatıyor film. Gerçek adı Gabriella Chanel olan Coco Chanel'in Paris'e taşınmadan ve ünlü olmadan önceki yaşamından kesitleri sergileniyor. Chanel'in ölümünün 38. yılında, Chanel için yapılan ikinci film aslında bu. Diğer film Büyük Aşk adında gösterime girmişti. Bir yılda iki Chanel filmi bakalım buna tepkiler nasıl olacak. 



Aşk Geliyorum Demez, başrollerinde Tolgahan Sayışman ve Bergüzar Korel'in olduğu bir romantik komedi. Klasik Türk filmlerinin zengin kız fakir erkek aşkı senaryosunu, Hollywoodvari bir tarzda çekmiş yönetmen Murat Şeker. Çapkınlığı ile ünlü Ali Mahmutpaşa'da bir han esnafının oğludur. Bir gün bir müteahhit hanı satın alır. Planı yıkıp yerine alışveriş merkezi yapmaktır. Bunun üzerine, esnaf toplanarak bir plan yapar. Ali, zengin müteahhidin güzel ve yardımsever kızı Gözde'yi kendine aşık ederek hanı yok olmaktan kurtaracaktır. "Aşk Geliyorum Demez" 'de ayrıca, Zeki Alasya, Altan Erkekli, Sarp Apak gibi isimler önemli yan karakterlere can veriyorlar. Fakat bu karakterlerin hemen hepsi bir karakter olmaktan ziyade tipleme niteliğinde.


Yasak Bölge 9, yapımcılığını Peter Jackson ve yönetmenliğini ise Neill Blomkamp‘ın yaptığı Yasak Bölge 9 bilim-kurgu tarzında bir film. Dünyamıza yaklaşık 30 yıl önce gelen uzaylılar Güney Afrika'da etrafı çevrili, sıkı güvenlik önlemlerinin alındığı bir bölgede yaşamaya zorlanmaktadır. Multi National United isminde çok güçlü bir şirket bu uzaylıları çok zor şartlar altında adeta birer köle gibi çalıştırmaktadır. Ancak uzaylıların farklı bölgelere doğru yönelmeye başlamasıyla birlikte işler kontrolden çıkacaktır. Bilim-kurgu severler tarafından yüksek puanlar verilen bu filmi ben de bilim-kurgu severlere tavsiye edebilirim. 


Geçen hafta gösterime giren filmlerden sonuncusu Kıskanmak. Kıskanmak benim favorim. Zeki Demirkubuz'un çektiği bir dönem filmi. Hem dönem filmlerini hem de Zeki Demirkubuz'u sevdiğim için bu hafta kendim için gidilmesi gereken film olarak bunu seçiyorum. Geçen hafta gösterime girdi fakat gidemedim. O yüzden bu haftaya ertelemiş bulundum. Filmin başrollerinde Hasibe Eren, Serhat Tutumluer, Berrak Tüzünataç, Serdar Orçin ve Nergis Öztürk var. Berrak Tüzünataç'ın Zeki Demirkubuz tarafından bu filme nasıl seçildiğini merak ediyorum açıkçası. Fakat filmi izlemeden önyargılı davranmak istemiyorum. Kıskanmak, 1930'lu yıllarda Zonguldak'ta geçiyor. Çirkin olan Seniha'nın güzel yengesi Mükerrem'e karşı hissettiği kıskançlık duygusu üzerine kurulu olan filmde, bir adamın iki kadın arasındaki anlaşmazlık karşısında nasıl kalakaldığını da gözler önüne seriyor. Film, İstanbul'dan Zonguldak'a gelen genç bir çiftin kişisel dünyasındaki gelgitler üzerine kurulu. Maden mühendisi Halit ve güzel karısı Mükerrem'in tekdüze yaşamları, onlarla birlikte kalan Halit’in çirkin kız kardeşi Seniha'yla daha da sıkıcı olmuştur. Zonguldak sosyetesinin ilgisini çeken bu aile, bir süre sonra trajik bir hikâyenin baş kahramanları haline gelecektir. 



Bu hafta gösterime giren filmlerden Bornova Bornova'dan bahsederek başlayayım. Damla Sönmez ve Öner Erkan var başrollerde ve film Altın Portakal'dan da "En İyi Film" ödülüyle döndü. Erotik fanteziler yazarak geçimini sağlayan felsefe doktora öğrencisi Murat, Salih'in çocukluk arkadaşıdır. Hakan'a, Salih ve Özlem arasında geçen ve erotik fantezi olarak kullandığı bir olayı anlatır. Hakan, hayalkırıklığına uğramış ve kafası karışık olarak anlatılanların tamamını öğrenmek için Özlem'in evine doğru yola çıkar. Özlem ise Hakan'ı görünce ondan korkar. Ancak hiçbir şey anlatıldığı gibi değildir. Olaylar buradan sonra gelişir.





Cihat Hazardağlı'nın yönettiği ve Sarp Alemdaroğlu, Haluk Bilginer, Savaş Dinçel ile Cansel Elçin'in oynadığı The Watercolor - Suluboya, Resme çok yetenekli olan 12 yaşındaki Marco'nun hayalleri, babasının onu bir gün üç sokak ressamı ile tanıştırmasıyla bambaşka bir boyuta geçer. Marco, ressamların birlikte büyüttüğü 18 yaşındaki resim öğretmeni Lorella'ya aşık olur fakat Lorella suluboya resmi küçümseyen bir sanat koleksiyoncusuna aşıktır. Marco geleceğin en büyük suluboya koleksiyoncusu olmak için bulduklarını biriktirmektedir.
Turnuva, iki haftadır gösterime giren filmlerden tek aksiyon dolu olanı. Başrollerinde Ian Somerhalder (Lost dizisinin Boone'u), Kelly Hu, Robert Carlyle, Ving Rhames var. Turnuva adından da anlaşılacağı gibi bir turnuvayı konu alıyor. Ancak bu pek öyle bildiğimiz türden bir turnuva değil. Dünyanın en acımasız 30 katilinin buluştuğu bir turnuva. Bakalım kim kazanacak?


Bu haftanın da öne çıkan filmi 2012. Büyük bütçeli felaket filmlerinin değişmez yönetmeni Roland Emmerich yine benzer bir yapımla beyaz perdede. Bazı teorisyenlere göre 21 Aralık 2012 tarihinde dünyanın sonunun geleceğini öngören Maya medeniyetinin bu öngörüsünün doğru çıktığı bir geleceğin anlatıldığı 2012 adlı filmde insanların hayatta kalma mücadelelerine tanık oluyoruz. Filmin kadrosu da oldukça sağlam: John Cusack, Thandie Newton, Woody Harrelson, Amanda Peet, Danny Glover, Oliver Platt ve Chiwetel Ejiofor ilk göze çarpan isimler.
Bu hafta da sinemalarda bunlar var. 2012 ve Kıskanmak da benim favorilerim. Herkese iyi seyirler...

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS
Read Comments

Yerçekimli Karanfil / Edip Cansever



Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde
Oysaki seninle güzel olmak var
Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.
Sen karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele.
Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
Birleşiyoruz sessizce.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS
Read Comments

Pazartesi Lokal Anestezi'de Sakin'le Birlikteydik


9 Kasım Pazartesi günü Pro İletişim'in davetlisi olarak Babylon'da Fosters'ın Güldürdüğü Lokal Anestezi'ye katıldık. Televizyonda yayınlanmayan bir talk show tadında olan programın bu seferki konuğu Sakin grubuydu. Birebir katılabildiğin, soru sorabildiğin, şarkı söyleyebildiğin, eğlenebildiğin ve kendin olabildiğin bir geceydi. Gelenler de çok rahat insanlar olduğu için -bazıları rahatlık sınırını aşsa da :)- bayağı bir güldük.

İyi ki gitmekten vazgeçmemişim. Hem orada olmam sayesinde aylardır görüşemediğim arkadaşım Elif'le de görüşebildim :) Elif de sağolsun masasını benimle paylaştı. Ve grubun gitaristlerinden olan sevgilisi Özdemir'i beraber izledik. Solist Onur'un Boğaziçi'li olması nedeniyle biraz da okul milliyetçiliği yaparak, taraflı olarak izlediğim keyifli bir gece oldu.. 

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS
Read Comments

Eski Bir Can Dündar Yazısı - Erkek Dediğin... (updated: Can Dündar'ın değilmiş)

Can Dündar'ın Erkek Dediğin... adlı yazısının sabah Facebook Homepage'imde görünce blogumda da paylaşmak istedim. Can Dündar'a son olaylardan sonra kızgınım aslında, -sanki bana ne oluyorsa, ama güvenilirliğini yitirdi benim gözümde- yazılarına laf söylemek bana düşmez tabii. Gerçekten söz duyguları ifade etmeye gelince üstüne yok. İnsanların kalbinde bir yerlere dokunuyor ve alıp götürüyor..
Yazılarının paylaşım sıklığı da ne kadar iyi bir yazar olduğunu kanıtlıyor bence.

Edit: (11.11.09- 13.13) Can Dündar'ın sitesine baktığımda bu yazının "Sahte Yazılar" başlığı altında olduğunu gördüm. İnternette dolaşıp bana ait olmayan yazılardan biri demiş bu yazı için.
 




ERKEK DEDİĞİN

Seni elinin tersiyle değil avucunun içiyle kavrayacak. Bileceksin ki emin ellerdeyim, başkası tutamaz elimi böyle.

Rahat olacaksın yanında, çok konuşmayacak, beynini didiklemeyecek.

İnce olacak; seni senin kadar düşünecek. Sen onu merak ettiğinde kendisine hesap soruluyor havalarına girmeyecek. Senin inceliğine karşı umursamaz sözler sarf etmeyecek.

Adamın sinirini bozmayacak, cinlerini tepesine çıkarmayacak, sanki sen onun için varmışsın her ne zaman istese emrine amadeymişsin, o ne yaparsa yapsın her istediğinde yanında elinin altında olacakmışsın triplerine girmeyecek.

Sen ona sevgini hissettirdiğinde, sen ona kayıtsız şartsız aşıkmışsın gibi havalara girmeyecek.

Erkek dediğin ilgi gördüğünde ilgiyle, sevgi gördüğünde sevgiyle karşılık verecek.

Erkek dediğin, sen onun için kendine baktığında, sırf ona daha güzel görünmek için giyinip kuşandığında hiçbir şey olmamış gibi davranmayacak.

Ruhunu okşamasını bilecek. Romantik olacak kimi gün habersizce kucağında çiçeklerle çıkıp gelecek. Özel günleri unutmayı marifet sanmayacak.

Kayıtsız olmayacak senin bütün zarafetine karşı. Gerçekten seven bir kadın sevgi ve ilgi bekler, erkeğine verdiği aşkın karşılığında küçük bir tatlı söz, kısa bir mesaj, bir çağrı bile onu mutlu edebilir. Erkek dediğin bütün bunları cebinden para harcıyormuş gibi cimrilikle yapmayacak.

Ben aranmayı, çok aramayı sevmem demeyecek. Her şey kendi istediği gibi olsun istemeyecek. Sadece kendi canının istemesine bağlamayacak her şeyi.

Erkek dediğinin, hissettiğiyle yaptığı şey arasında uçurum olmayacak. Cesur olacak cesur. Seni seviyorum derken korkmayacak, başka şeylerin arkasına gizlenmeyecek.

Seviyorum deyip bir sonraki perdede kaçmayacak, özlüyorum diyorsa gelecek, kaybetmek istemiyorum diyorsa kaybetmeyecek.

Erkek dediğin askına sahip çıkacak. Korkak olmaz erkek dediğin. Erkek dediğin iyi sevişecek. Koyun gibi yatmayacak, bir an önce şu iş bitse demeyecek.

Aşksız yatmayacak yatağa ve sen bunu bileceksin. Bir baba şefkatiyle seni alnından öptüğünde bileceksin ki sevgisi geçici ve zayıf değildir.Ve sevgiyle öptüğünde dudaklarından bileceksin ki öpüşün tek sebebi şehvet değildir.

Erkek dediğin yakışıklı olacak, çekici olacak ama bundan çok daha öte bir şey...
Zeki olacak.

Kadının küçük yalanlara, bahanelere inanmayacağını, kendisini kendi gibi tanıdığını bilecek. Kadının zekasını küçümsemeyecek kadar zeki olacak. Zeki olacak, seni bir hamur gibi karmasını bilecek, o hamura kendisi
katmasını da.

Değerlerini bir anlık hevesler uğruna satmayacak.
Namussuzluğunu, ahlaksızlığını ancak ve ancak seninle yataktayken kullanacak.

Erkek dediğin önce sevecek.
Kendini sevmeyen erkekten kimseye hayır gelmez. Bir bakarsın ki yıllar sonra bu adamla ne yatağa sığıyorsun, ne toprağa... Koluna girip gezmesini bileceksin gururla, koynuna alıp sevişmesini de. Babalığını da bilecek, ana-babaya hürmet etmeyi, kadir kıymet bilmeyi, vefakarlığı, fedakarlığı...

Erkek dediğin seni koruyacak,kuşatacak.

O nerede olursa olsun seni koruyacağını bileceksin.
Pısırık olmayacak erkek dediğin. Erkek dediğin erkek olacak.
Seni sadece sen olduğun için sevecek. Parayla pulla, kariyerle, güçle, kimin ne dediğiyle hareket etmeyecek.

Hem sevgilin, hem arkadaşın, hem dostun, hem baban, hem çocuğun olacak, huzurla bağrına basacaksın.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS
Read Comments

Müjdat Gezen Mithat Alam Film Merkezi'nde


Sinema ve tiyatro dünyamızın önemli isimlerinden Mujdat Gezen filmografisinden üç film ve söyleşisiyle bu hafta Mithat Alam Film Merkezi’nin konuğu oluyor.

İzleyicilerle buluşacak olan Müjdat Gezen filmleri ise şunlar: Ali Özgentürk’ün yönettiği Bekçi, Hulki Saner’in unutulmaz filmi Uyanık Kardeşler ve Fide Motan’in Aziz Nesin uyarlaması “Taşı Sıksam Suyunu Çıkarırım”..

Mujdat Gezen söyleşisine gelince, o da 12 Kasim 2009 Persembe, Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi’nde.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS
Read Comments

MediaCat Kasım Sayısı- Mavi Jeans Genel Müdürü Cüneyt Yavuz Röportajı(m)


İstanbul’da doğan ve bu şehirden ilham alarak dünyaya açılan ilk moda markası olan Mavi, giyim ve stil özgürlüğü odaklı yeni reklam kampanyası ‘Burası İstanbul’ ile dikkatleri üzerine topladı. Krizden etkilenmeyen, hatta krizden daha da güçlenerek çıkan markanın Genel Müdürü Cüneyt Yavuz’la yeni reklam kampanyaları ve iletişim stratejileri üzerine konuştuk.
Mavi Genel Müdürü Cüneyt Yavuz, markanın Mavi Jeans’ten Mavi’ye dönüşüm hikâyesinden reklam çalışmalarına, kriz performansından kendisinin en sevdiği modele kadar Mavi’nin son durumunu anlattı.
‘Burası İstanbul’ kampanyasında yine Ali Taran’la çalıştınız ve kampanya çok ses getirdi...
Biz Ali Taran’la 12 yıldır beraberiz. Ali Taran bizim Mavi ailemizin bir parçası. Bizim şirket kültürümüz bir aile yapısında çalışan, sıcak bir şirket. Ali Taran da bizi ve markamızı çok iyi bilen biri. O nedenle kiminle çalışacağımız hakkında bir tereddüdümüz yoktu.
Toscani ile çalışmaya devam ediyor musunuz?
Yok, bu aşamada etmiyoruz. Aslında yola çıkarken Toscani’yle ve ‘Kafana Göre’ kampanyasıyla daha kapsamlı bir planımız vardı fakat değişen konjonktür ve İstanbul 2010 konseptiyle beraber biz tekrar Ali Taran’la ve ‘Burası İstanbul’ söylemiyle yolumuza devam ediyoruz.
Yurtdışında da birçok mağazanız varken neden Toscani’den vazgeçtiniz?
Vazgeçmek değil aslında. Toscani yine hayatımızda olabilir. Biz istediğimiz dönemde bir outdoor reklam kampanyası yapabiliriz. Dolayısıyla Ali Taran, Oliviero Toscani gibi bir seçim yok. Bir tanesi Mavi’nin en güçlü reklam kampanyalarını beraber yaptığımız, televizyon gibi en mass mecraya taşıdığımız, stratejimizi belirlediğimiz iş ortağımız, diğeri ise görsel anlamda, moda görüntüsü anlamında, styling anlamında Mavi’ye değer katan biri.
Peki, bu kampanyayı yurtdışında da aynı şekilde mi yayınlanıyorsunuz?
Kampanyamız yurtdışında da ‘Here is İstanbul’ temasıyla yayınlanıyor. İstanbul’un tanıtımına dolaylı olarak katkıda bulunuyoruz. Bununla gurur duyuyoruz. Bir de İstanbul tişörtlerimiz var. İstanbul tişörtleri şu anda, dünyanın en önemli sanat merkezlerinden Grand Palais’te düzenlenen, 10 Ekim 2009 – 25 Ocak 2010 tarihleri arasında gezilebilecek ‘Bizans’tan İstanbul’a: İki kıtanın Limanı’ sergisinde Türkiye’yi temsil ediyor.
Yurtdışı reklamlarında hangi ajanslarla çalışıyorsunuz?
Ana kampanyalar İstanbul’dan çıkıp diğer ülkelere taşınıyor. Gerek Amerika, Almanya, Kanada’da olsun pazarlamanın buradan oraya olan uzantısı yoğun bir şekilde basınla ortaklaşa çalışıyor. . Ama böyle büyük şu ajans bu ajans diyeceğim ajanslarla değil.

Yurtdışındaki reklam yüzünüz olarak Lady Gaga veya Avril Lavigne gibi isimler telaffuz ediliyor. Bunlar doğru mu?
Doğru. Reklam yüzü değil de NewYork’taki, Vancouver’daki, Montreal’deki ve Türkiye’deki mağazalarımıza her gün birlerce meşhur insan gelip gidiyor. Biz dergilerde bu ünlülerin üstlerinde Mavi görünce, mağazalardan gelen bilgileri de göz önünde bulunduruyoruz ve ancak o zaman bu görselleri kullanıyoruz. Mavi mağazalarını ziyaret eden ve Mavi giyen ünlüler arasında; Lady Gaga, Avril Lavigne, Fergie, Jully Black, Hayden Panetterie, Girlicious, The Latency gibi dünyaca ünlü isimler yer alıyor. Bunları paylaşabileceğimiz ölçüde paylaşıyoruz. Mesela, son bomba, iki hafta önce Kanada’daki mağazamıza Zac Efron geldi.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS
Read Comments

Dün Akşam Miller Music Factory Lansmanı'ndaydık


Bu akşam ne kadar çok etkinlik var demiştim ve hangisine gideceğimi bilememiştim dün akşam.

Sonunda karar verip, Miller tarafından bu yıl 6.sı düzenlenecek olan Miller Music Factory'nin basın lansmanı için MediaCat ekibi olarak, Hayal Kahvesi Bistro'ya gittik. İlk başta planım daha sonra da diğer mekanlara uğramaktı fakat iyi vakit geçirdiğimiz için Hayal Kahvesi'nde kalmayı tercih ettik.

Yaptıkları sıcak karşılama ve gösterdikleri ilgi için Pro İletişim'den -özellikle- Ece Kahraman ve Ece Çelebioğlu'na çok teşekkür ederim.


Yeri gelmişken biraz da Miller Music Factory nedir ondan bahsedelim:

Miller’in yeni yetenekleri keşfetmek için düzenlediği müzik yarışmasına başvurular “www.millermusicworld.com” internet sitesi üzerinden yapılıyor.

Birbirinden ünlü jüri üyeleri ile de dikkat çeken Miller Music Factory’ye başvurular 31 Aralık Perşembe günü son buluyor. Türkiye’de müzikle uğraşan amatörler için kariyerlerinde dönüm noktası sayılan, müzik dahilerini belirlemek, genç yetenekleri keşfetmek ve alternatif müzik kültürünü desteklemek amacı ile gerçekleştirilen Miller Music Factory yarışması, araştırmalarda genç yeteneklerin “En çok güvendiği yarışma” olarak tanımlanıyor.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS
Read Comments

Bu Akşam Ne Kadar da Fazla Etkinlik Var


İstanbul etkinlikler açısından bir cennet ve ben de elimden geldiğince bu etkinliklere katılmaya çalışıyorum. Sadece bu akşam için elimde olan alternatifleri düşünüyorum da, seçim yapmak gerçekten zor. En iyisi hepsine biraz biraz gitmek...:)

Elimizde neler var bi bakalımm... Önce masterimi yaptığım üniversitede, yani Kadir Has Üniversitesi'nde, JCI İstanbul Crossroads 4.Uluslararası Kısa Film Festivali'nin gala gecesi var. Sonra Miller Music Factory'nin anlatılacağı bir parti var Hayal Kahvesi'nde. After Work Party'de 360 İstanbul'da. Bi de unutmadan İstanbul Modern'de Absolut Party var :)

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS
Read Comments

İstanbul Modern'de Siborglaştıramadıklarımızdan mısınız?


İstanbul Modern'den..


Türkiye’den 6, yurtdışından 19 sanatçının katılımıyla bu yıl üçüncüsü gerçekleşecek olan “Amber Sanat ve Teknoloji Festivali”, Yerebatan Sarnıcı ve Abut Efendi Konağı’nda 6-15 Kasım tarihlerinde iki sergi düzenliyor.

Sanat ve teknoloji alanında festival düzeyinde gerçekleştirilen ilk ve tek etkinlik olan Amberfestival, uluslararası sanat arenasının en güncel ürünlerini Türkiye’deki sanatçı ve izleyiciye sunarken, Türk sanatçıların işlerini dünyada görünür kılmayı ve uluslararası zeminde yeni işbirliklerine olanak sağlamayı hedefliyor.

7-8 Kasım tarihlerinde İstanbul Modern Sinema ile ortak gerçekleştirilecek konferans “Siborglaştıramadıklarımızdan mısınız?” sorusu ile 90’ların popüler konusunu gelişen ve yaygınlaşan teknolojinin ışığında yeniden gündeme getirerek, insan-teknoloji ilişkisini bütünsel bir algı içinde sorgulamayı amaçlıyor. Tema konuşmalarını Stelarc ve Chris Hables Gray’in yapacağı konferans çerçevesinde, bilim, teknoloji ve sanat kesişiminde geniş katılımlı bir tartışma platformu oluşturulacak. Bu kapsamda, İstanbul Modern Sinema işbirliğiyle, 6 Kasım Cuma günü dört siborg filmi gösterilecek.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS
Read Comments

Elif Şafak Bugün MAFM'de




Türk edebiyatında son dönemin en önemli isimlerinden biri olan Elif Şafak, Mithat Alam Film Merkezi’nin konuğu oluyor. 

5 Kasım Perşembe akşamı saat 18.00'de Mithat Alam Film Merkezi’nde gerçekleşecek söyleşide Elif Şafak, edebiyat serüveninden, sinemayla ilişkisinden ve senaryo çalışmalarindan söz edeceğiz. Şöyleşinin moderatörü, Elif Şafak edebiyatını en iyi takip eden gazetecilerden Efnan Atmaca.

Etkinlik ücretsiz.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS
Read Comments

İstanbul Kadeh Kaldırıyor- Doluca Şarap Günleri


Dün Kayra'nın Restoran Haftası'ndan bahsetmiştim. Bugün de Doluca'nın "İstanbul Kadeh Kaldırıyor" adlı etkinliğinden bahsedeceğim.

Etkinliğin mottosu "Bir şişe bile açtırmadan 62 farklı şarabı nasıl içersiniz?"
Bu sorunun cevabı bu yıl 4.sü düzenlenen Doluca ile "İstanbul Kadeh Kaldırıyor" günlerinde.

İstanbul'un en seçkin mekanlarında 04 – 15 Kasım tarihleri arasında, Türkiye'den ve dünyadan 62 çok özel şarabı şişe açtırma zorunluluğu olmadan özel fiyatlarla kadehte tadabileceğiniz bu keyifli etkinliğine bütün şarapseverler gidebilir.

Şarapları tadabileceğiniz mekanlar ve linkleri aşağıda. Ben de birkaç tane şarabı denemek istiyorum. Sanırım seçeceğim mekanlar 360 İstanbul ve İstanbul Modern olur. Masa da bir alternatif olabilir.







  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS
Read Comments

Alışveriş & S...ş - Tiyatro DOT'tan yeni oyun


Tiyatro DOT 2009 - 2010 oyun sezonunu İngiliz yazar Mark Ravenhill'in çağdaş tiyatro için bir dönüm noktası olarak kabul edilen ve ilk kez 1996'da Royal Court'ta sahnelenen "Shopping & Fucking" oyununun adaptasyon haliyle açıyor. 4 Kasım Çarşamba günü, saat 21'de galası gerçekleşecek oyunun yönetmeni Murat Daltaban.
Oyuncular ise, Ece Dizdar, Serkan Altunorak, Tuğrul Tülek, İbrahim Selim, Cem Özeren.

Oyun, gündelik yaşamımızdaki şiddeti korkutucu bir ustalık ile anlatan Sadizm ve Marksizm ile yoğrulmuş bir kara komedidir. Hızlı ve şaşırtıcı sahneler, öfkeli ve hınzırca komik diyaloglarla örülü oyunda Ravenhill, komedi ve çirkinliği savaştırır.  Kahkahalarla seyirciyi içine çeker sonra yaşadığımız dünyanın acımazlığını soğukkanlı bir biçimde göstererek sarsar.

Uyuşturucu, seks, bağımlılık, bağlılık, aidiyet, alışveriş, televizyon, aşk, aile…

Hepsi ürkütücü bir biçimde iç içedir. Ravenhill’in sözü oldukça basittir aslında
“ARTIK İNSANLIK SATILIK !”

Her ayın 15 ine kadar bir sonraki ayın biletleri 28,50 TL. 15’inde Tam 45 Öğrenci 28,50 TL.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS
Read Comments

Gidilesi... - Kayra Nişantaşı Restoran Haftası başlamış


Newyork, Washington, Boston gibi  Dünya Metropollerinde Gastronomik  buluşmayı sağlamak  amacı ile düzenlenen ‘Restoran Haftası’ nın ilki İstanbul’un yeme-içme alanında en önemli  buluşma  noktası ve sektördeki tüm trendleri de belirleyen  Nişantaşı’nda gerçekleştiriliyor.

15 gün süresince katılımcı restoranlar kendi konseptlerine uygun olarak hazırladıkları rafine  mönüleri sabit bir fiyat ile şarap eşliğinde sunuyorlar.

Tüm etkinlik süresince devam edecek bu lezzet şöleni, şarap tadımları,  yemek sohbetleri, happy hourlar ve VIP loungelar ile Nişantaşı'nda hayat çok renklenecek.

Katılan restoran, bistro ve kafelerde öğle ve akşam yemekleriniz için restoran haftasına özel,  rafine menüler hazırlanıyor.
 Menü 1              Üç Lezzet + Bir kadeh şarap 20,00 TL
 Menü 2              Üç Lezzet + İki kadeh şarap 40,00 TL

Restoranlar öğle servislerinde tercihlerine göre menü 1 ve menü 2'ye veya ikisini de  sunacaklar, akşam yemeklerinde ise sadece menü 2 servis edilecek.


Katılan restoranlar ve menülerine restoran isimlerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.




 Cafe Zanzi Bar
Tribeca
 Sushico
Cafe de Paris
 Midpoint
Park Şamdan
 Zazie
Aşşk Kahve
 Tuz
Kırıntı
 Den Cafe
Casita
 Cafe Zone
Köşebaşı
 Park Hyatt
Pasta Presto
 The House Cafe
Hünkar
 Theraphy
Kantin
 Corridor Bar
Salomanje
 Passage 55
Mania
 Otuzyedi

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS
Read Comments

Ece Sarkis-Site Sergisi'ndeydi


29 Ekim tatilinin değerlendirip, Eylül'den beri gezmeyi düşünüp bir türlü gezemediğim Sarkis'i gezmiş oldum. Bu sergi gezisinde beni yalnız bırakmayan çok sevgili anneciğime, kız kardeşime ve yine kardeşim gibi sevdiğim Tuğçe'ye teşekkür ediyorum.

10 Eylül 2009- 10 Ocak 2010 tarihleri arasında gezilebilecek olan sergi, Sarkis sergilerinin duvar görüntülerinden oluşuyor. Sergiyi gezmeyi düşünenlere bir not olarak şunu söyleyebilirim içeri girerken mutlaka bir kitapçık alın. Yoksa kitapçığın ilk sayfasındaki sorudaki gibi: Nedir bu duvarlara yapıştırılmış görüntüler? diyebilirsiniz. Bunların çoğu 1970'li yıllardan bu yana değişik kentlerin müzelerinde, sanat merkezlerinde, galerilerinde Sarkis'in gerçekleştirdiği ergilerden çekilmiş görüntüler. Bu görüntüleri de Sarkis kendisi çekmiş. Ayrıca geçmişteki ve şimdiki atölyelerinden de çekilmiş görüntülere rastlayabiliyoruz. Sokakta gördüğümüz afişler nasıl yapıştırılmışsa bu görüntüler de İstanbul Modern'in duvarlarına aynı şekilde yapıştırılmış.

Sergi bana biraz anlaşılmaz geldi. Sarkis de kendi açıklamasında bunu belirtmiş aslında "Bazı görüntülerin içeriğini bilip algılamanız güç olabilir; bir mimarinin iç mekanına bir manzaraya bakar gibi bakmaya çalışıverin o zaman, belleğinizde bir şeyler doğabilir." Ayrıca daha fazla anlaşılır olmak için Sarkis sergi süresince 8 defa da ziyaretçileriyle sohbetler gerçekleştirecek. Vaktim olursa bu söyleşilerden birisine de katılmak istiyorum. 3. ve 4. dersler 12-13 Kasım tarihlerindeymiş. Ziyaretçilerle buluşma saati ise 16-18. -noted-

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS
Read Comments

Yeni Türkiye Belgeselleri Mithat Alam Film Merkezinde





Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi Yeni Turkiye Belgeselleri gösterimlerinin ardından belgesellerin yaratıcılarını ağırlıyor.

3 Kasim 2009 Sali gunu gerceklesecek soyleside yeni Turkiyenin yeni belgesellerini konuşulacak. Moderatörlüğünü DocIstanbul’dan Can Candan’in yapacagi söyleşide Şairin Ölümü’nün yonetmeni Elif Ergezen, Olum Elbisesi: Kumalik filminin yonetmeni Mujde Arslan ve Son Kumsal filminin yonetmeni Ruya Arzu Koksal yer alacak. Turkiye belgesellerini ve Turkiye’de belgeseli daha iyi anlamak isteyen herkes 3 Kasim Sali gunu saat 18.00’de Mithat Alam Film Merkezi’nde olsun. :)

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS
Read Comments