Singin' In The Rain İstanbul'da


Dünyanın en ünlü film şarkısının, eşşiz müziklerle dolu müzikali 3- 8 Kasım tarihleri arasında BKM organizasyonuyla Tim Maslak Show Center'da olacak.

Müzikali bugüne kadar 250.000 kişi izlemiş. İzleyenlerin tüm şarkılara eşlik ettiği ve çoğu sahnesinde ayakta dans ederek katıldığı müzikal, sessiz film günlerinden sesli filmlere geçiş dönemini anlatıyor. Müzikalin hikayesinde sanat dünyasının perde arkasında iyi ve kötü adamlar var. Sessiz filmlerin son kahramanları Don Lockwood ve Lina'nın hikayesinde şarkılara ve danslara eğlence ve romantizm eşlik ediyor.

Müzikalde Singin' In The Rain'in yanısıra "All I do is to dream of you", "Broadway Melody", "Lucky Star" gibi çok ünlü şarkılar da yer alıyor.

Biletler Biletix ve BKM gişesinde.

Bu müzikale gitmeyi isterdim ama biletler biraz pahalı geldi.
1. Kategori: 160,00 TL Salon
2. Kategori: 133,00 TL - Salon
3. Kategori: 107,50 TL - Salon Kısıtlı Görüş
4. Kategori: 107,50 TL - Balkon Orta
5. Kategori: 82,00 TL - Balkon Sağ - Sol 

Biletix'teki fiyatlar böyle. Gösteri tarihlerine gelince:
03.11.2009 21:00 Salı
04.11.2009 21:00 Çarşamba
05.11.2009 21:00 Perşembe
06.11.2009 21:00 Cuma
07.11.2009 15:00 Cumartesi
07.11.2009 21:00 Cumartesi
08.11.2009 14:00 Pazar
08.11.2009 19:00 Pazar

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS
Read Comments

Ece'nin Vizörü





Bu hafta sinemalar açısından çok zengin bir hafta değil, sadece dört film var gösterime giren. Ama zaten bir haftada gösterime giren bütün filmleri izleyemediğimize göre, seçim yapmak daha kolay olacak. 

 






İlk filmimiz Kolpaçino. Şafak Sezer, Aydemir Akbaş, Ali Sürmeli ve Hakan Ural başrollerde. Bir aksiyon-komedi filmi olan Kolpaçino, birbirine kenetlenmiş 7 kişinin bir günde başına gelenleri anlatıyor. Çok başarılı olmayacağını düşünüyorum ben bu filmin. Şafak Sezer sever biri de olmadığım için ilgimi çekmiyor. Film eleştirilerine de baktığımda filmin ya çok beğenildiğini ya da tam tersi vasatın altında bulunduğunu gördüm. Açıkçası çok vaktiniz varsa ya da Şafak Sezer - Aydemir Akbaş ikilisini izlemek istiyorsanız gidin diyebilirim. 












Dread-Korku, adından anlaşılacağı gibi bir korku filmi. Film korku romanı yazarı Clive Barker'ın bir kısa hikayesinden uyarlanmış ve yönetmeni Anthony Di Blasi'nin ilk yönetmenlik deneyimi. Üç üniversite öğrencisinin korku kavramı ve insanların nelerden korktukları üzerine çalıştıkları projeyi konu alan film şöyle gelişiyor: Stephen, yeni tanıştığı ve evinin alt katında tek başına yaşayan Quaid'in teklifiyle projenin içinde olmayı kabul eder. Stephen'in sınıf arkadaşı güzel ve sempatik Cheryl de projeye katılır ve üçlü insanlarla en karanlık korkuları hakkında röportajlar yapmaya başlarlar. Sıra üçlüye geldiğinde genç öğrenciler yaptıkları konuşmalarla içlerindeki en karanlık korkuları ve sırları keşfedeceklerdir. 


Bu hafta gösterime giren ikinci korku filmi bir Türk yapımı: Konak. Başrollerde Paşhan Yılmazel, Sevil Uyar, Damla Debre ve Almeida Abazi'yi görüyoruz. Konu şöyle: 6 üniversiteli arkadaş, hocalarının verdiği kültür mirası projeleri ödevi için Safranbolu'ya gelirken arabaları bozulur, karşılarına yardım edecek biri çıkar. Fakat bu kişi pek de güven vermeyen biridir. Aksilikler ard arda gelmeye başlar. Rezervasyonlarının iptal edildiğinin öğrenirler ve kalacak yer nerdeyse yok gibidir. Buldukları boş bir konağa yerleşirler. Baştan her şey güzeldir ama saatler gece yarısına yaklaştıkça sıra dışı şeyler olmaya başlar. Klasik bir Amerikan korku filmi senaryosu bence. Film ne kadar başarılı olur izlemeden bir yorum yapamıyorum.



Son filmimiz Michael Jackson's This Is It! Michael Jackson'ın Temmuz ayında Londra'da, "This Is It" adı altında yapmayı planladığı fakat maalesef aramızdan ayrılarak tüm hayranlarını üzmesinin ardından, bu konserlerin Staples Center'da yapılan provalarının görüntüleri seyirciye sunuluyor. Müzikal tadında harika bir belgesel izleyicilerle buluşuyor. Bu hafta için benim favorim bu. Herkese iyi seyirler diliyorum. Haftaya görüşmek üzere.


  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS
Read Comments

Ünlüler Felis gecesinde buluştu


MediaCat Dergisi tarafından bu yıl dördüncüsü düzenlenen MediaCat Felis Ödülleri, dün akşam Four Seasons Bosphorus otelde düzenlenen muhteşem bir törenle sahiplerini buldu.
Kokteylin ardından balo salonuna geçen konuklar ilk olarak Canan Anderson’un keman ziyafetiyle geceye başladılar. Canan Anderson’ın ardından sahne alan Black Light grubu, dans ve ışığın büyüleyici birlikteliğiyle UV ışığa duyarlı dans enstrümanları ve kostümleriyle çarpıcı bir dans ve ışık şovu sundular.
Gecenin sunuculuğunu Seray Sever ve Osmantan Erkır üstlendi. Reklâm sektörü ve iş dünyasından katılan birçok önemli konuğun yanı sıra Seda Sayan, Levent Ülgen gibi isimler de geceye renk kattı.
‘En İyi Mobil Medya Kullanımı’ kategorisinde Rabarba, The Pepsi Bottling Group için yaptığı 'Pepsi Yaşatır Seni' kampanyası ile ödülünü alırken, Seda Sayan’da Rabarba ekibiyle birlikte sahneye çıkıp kısa bir konuşma yaptı.

Tüm ödüller sahiplerini bulduktan sonra sahne DJ’e bırakılırken, gece Felis Party’le son buldu.


  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS
Read Comments

"Koleksiyonlardan Bedri Baykam"



"Koleksiyonlardan Bedri Baykam" sergisi, Mustafa Kemal Kültür Merkezi'nde açıldı. Küratörlüğünü Sevil Dolmacı'nın yaptığı sergi 5 Aralık'a kadar gezilebilecek. Bedri Baykam'ın 1983-2009 arasındaki yapıtlarından bir kesit sunan sergideki yapıtlar, Ali Koç, Hasan Çarmıklı, Borusan Sanat, Nezih Barut, Sevda ve Can Elgiz, Pınar ve Ertuğrul Alişan, Demsa AŞ, Dağhan Özil ve Nejat Türkmen koleksiyonlarından derlendi.



Sergide Bedri Baykam'ın "Yeni Dışavurumculuk",  "İç Manzaralar", "Şerit Resimler", "Sansür ve İşkence", "Gerçek Sahteler", "Kuvayi Milliye", "68'li Yıllar", "Saydam Katmanlar", "Dişi Entrikalar", "At Serileri" ve "4D" ler gibi dönemlerinden eserleri görülebilecek.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS
Read Comments

İstanbul Modern'de Yeni Dalga

İstanbul Modern Sinema, Pera Fest etkinlikleri kapsamında Yeni Dalga’nın 50. yılını kutluyor.

1950’li yılların sonunda Fransa’da ortaya çıkan sinema akımı Yeni Dalga, bu sanat dalına getirdiği devrimci tekniklerin yanı sıra bu akımı oluşturan Claude Chabrol, Jean Eustache, Jean-Luc Godard, Eric Rohmer, François Truffaut ve Agnès Varda gibi önemli isimlerle öne çıkmaktadır. O döneme damgasını vurmuş beş filmden oluşan program:

Filmler Türkçe altyazılı olarak gösterilecektir.



SERSERİ AŞIKLAR (1959, 89’, +12)
Yönetmen: Jean-Luc Godard
Amerikalı bir kıza aşık olan Michel, bir araba çalar ve kendisini yakalamaya çalışan polisi öldürür. Ancak, beklemediği bir anda sevgilisinin ihanetine uğrar ve yakayı ele verir...

Film, 30 Ekim Cuma günü saat 15'te.
 


BİR KADIN MESELESİ (1988, 108’)
Yönetmen: Claude Chabrol
Oyuncular: Isabelle Huppert, François Cluzet, Marie Trintignant

Ev kadını Marie komşusunun istemediği bir çocuğu düşürmesine yardımcı olur. Çok geçmeden bu yardımın "kârlı" olabileceğini anlar…Fransa'da idam edilen son kadının hikayesi.

Film, 31 Ekim Cumartesi günü saat 13'te.

KOMŞU KADIN (1981, 106’)
Yönetmen: François Truffaut
Oyuncular: Gérard Depardieu, Fanny Ardant, Henri Garcin

Yıllar öncesinde çalkantılı bir aşk yaşamış olan Bernard ve Mathilde, bir tesadüf eseri komşu olurlar.

Film, 31 Ekim Cumartesi günü saat 15'te.

TOPLAYICILAR (1999, 82’)
Yönetmen: Agnès Varda
Anlatan: Agnès Varda

Otobiyografik özellikleri incelikle taşıyan bu belgesel, mizah ve sevecenlikle sinemacının çalışmasının bir yönünü işlemekte : görüntüleri toplamak ve onlara bir anlam vermek üzere birleştirmek.

Film, 1 Kasım Cumartesi günü saat 17'de.
 


MADAME BOVARY (1991, 140’)
Yönetmen: Claude Chabrol
Oyuncular: Isabelle Huppert, Jean-François Balmer, Christophe Malavoy

Çiftçi kızı Emma, bir doktorla evlenir. Evliliğinde hayal ettiğini bulamayan Emma’nın küçük burjuvaların kabalığı karşısında mutluluk hayalleri kısa sürede kaybolur...

Film, 1 Kasım Cumartesi günü saat 15'te.

Gösterimler müze ziyaretçilerine ücretsiz :)

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS
Read Comments

23 Ekim Haftası- Vizyona girenler...



Sinemalar açısından çok zengin bir program var yine bu hafta. Haftanın etkinliği ise, Olivier Hirschbiegel, Michael Haneke, Johnnie To, Costa Gavras gibi usta sinemacıların merakla beklenen son yapıtlarını izleyiciyle buluşturan Film Ekimi.

Film Ekimi’nde ilk filmim, Che 1- Arjantin'di. Efsanevi Marksist devrimci Ernesto Che Guevara'nın yaşamını belgelere dayanarak canlandıran iki bölümlü bu film, yedi yıl boyunca takıntılı bir araştırma sürdüren Benicio Del Toro ve Steven Soderbergh'in ortak yapımcılığı sonucu ortaya çıkmış, son derece özenli ve büyük bir proje. İkinci filmim ise Costa-Gavras'ın Eden is West (Cennet Batı'da) adlı filmiydi. Ve uzun zamandır izlediğim en keyifli filmlerden biriydi. Ne zaman gösterime girer bilinmez ama mutlaka izlemenizi öneririm. Zaten o zaman geldiğinde de bunu hatırlatırım. Cumartesi günü ise iki filme gidiyorum. Che belgeselinin devamı Che 2- Gerilla ve Polytecnique. İstanbul'da yaşıyor olmamız nedeniyle festivallerden çok güzel bir şekilde beslenebiliyoruz. İKSV bu konuda çok güzel çalışıyor. Ben de fırsat bulduğumca festival ve sergilere gidiyorum. Film Ekimi'nin yanında 8 Kasım'a kadar devam edecek Bienal sergilerini de gezmenizi öneririm. Toplamda 141 işin sergilendiği Bienal, Antrepo:3, Tütün Deposu ve Feriköy Rum okulunda. Fakat Antrepo'yu gezmeniz sizin için yeterli olacaktır. Çünkü işlerin çoğunluğu orada sergileniyor.






Gelelim bu hafta sinemalarda neler olduğuna, 6 yeni film vizyona giriyor... Kana Susadım, Kanal-i-zasyon, Fame, İki Dil Bir Bavul, Melekler ve Kumarbazlar ve Casus Kızlar. Kana Susadım, Megan Fox'un oynadığı, tanıtım yazısında gerilim yazan ama hiç de gerileceğimi sanmadığım, konusunun da klasik olduğu bir film. Casus Kızlar ise Türkçe seslendirmesini Melisa Sözen, Bergüzel Korel ve Cansu Dere yaptığı bir çizgi film. Fame; aynı ismi taşıyan 1980 yapımının yeniden yapılmış bir versiyonu olarak karşımıza çıkıyor. Kevin Tancharoen yönetmenliğindeki bu müzikal filmin mi yoksa orijinal versiyonun mu daha iyi olduğuna film gösterime girdikten sonra karar vereceğiz. Geri kalan üç film ise Türk yapımı filmler. Bu üçlü arasından en başarısız gördüğüm film Melekler ve Kumarbazlar. Cem Davran, Alp Korkmaz, Bülent Şakrak ve Nail Kırmızıgül'ün başrollerini paylaştığı film, 19 Ağustos 1999 depreminden sonra Adapazarı'nda dört yakın arkadaşın yaşadığı travmaları, geleceğe dair umutlarını, arayışlarını ve tutkularını anlatan, gerçek bir yaşam hikayesi.

Kanal-i-zasyon ise başrolünde Okan Bayülgen'in olduğu ve merakla beklenen bir film. Bir Televizyon kanalı olan Kanal-İ'de geçen olayların ve komik televizyon programlarının yer aldığı komedi filmi her kesimden insanı güldürme iddiasını taşıyor. Diğer başrollerde ise , Erol Günaydın,Hakan Yılmaz ve Hakan Bilgin'i görüyoruz. Filmin konusu kısaca şöyle, KANAL-İ’nin bulunduğu binada cam silme görevi yapan saf bir cam silici olan İmdat Bayram'ın (Okan Bayülgen) televizyon izleme merakı, sonunda onu kanalın başına kadar getirecektir. İmdat Bayram, sürekli televizyon seyreden birisidir. Tesadüflerin birbirini kovalaması ile Kanal-İ'nin eski Genel Müdürü Berk Yalçın'ın yerine (Hakan Yılmaz) kanalın başına geçer. İmdat'ın kanalın başına geçmesiyle birlikte, Kanal-İ yaptığı televizyon şovları ile ülkenin gündemine oturur ve reyting rekorları kırmaya başlar. Herkes Kanal-İ ve programlarını konuşmaktadır. İmdat Bayram ve ekibinin yaptığı bazı televizyon şovlarının adları ise şöyledir; "Hayvanım Olur musun?", "Yüzüne Tükürülecek Adam", "Tele Mahalle", "Kim 500 Tokat İster?", "Uzun Eşşek", "Tuvaletteyiz", "Boş musun Dolu musun?", "Asabiyet Meydanı…"




Bu hafta vizyona giren filmlerden benim favorim İki Dil Bir Bavul. Film, üniversiteden yeni mezun olmuş ve uzak bir Kürt köyüne atanmış Türk öğretmenin bir yılını, onun okula yeni başlayan ve Türkçe bilmeyen çocuklarla yaşadıklarını anlatıyor. Filmde, bir yıl boyunca öğretmenin farklı bir topluluk ve kültür içindeki yalnızlığına, çocuklar ve köylülerle yaşadığı iletişim problemine, çocuklardaki değişime tanık oluyoruz.
Vee, son olarak geçen hafta vizyona giren ve bir hafta içerisinde izleyici rekoru kıran Nefes: Vatan Sağolsun. (Bu filmden bahsetmesem olmazdı.) IMDB'den 10 üzerinden 9.5 alarak büyük bir başarı göstermiş. Çünkü IMDB'den böyle bir puan almak her filmin harcı değildir. Başrollerde İlker Kızmaz, Mete Horozoğlu, Birce Akalay, Banu Çiçek ve Barış Bağcı var. Filmin konusu ise şöyle: Büyük çaplı bir sınır ötesi operasyonun başlamasıyla, telsiz röle istasyonunun bulunduğu Karabal Jandarma Karakolu'nun önemi daha da artmıştır. Çünkü operasyona katılan birliklerin haberleşmesi artık bu röle istasyonu ile sağlanacaktır. Güneydoğu'da Irak sınırına yakın bir ilçedeki Komando Tugayı'nda görevli Yüzbaşı ve emrindeki askerler, tipi ve karla mücadele ederek iki gün süren intikalin ardından karakola ulaşırlar. Karakolda bulunan Jandarma askerleri ile birlikte geçirdikleri günlerde acıyı, sevinci ve hasreti paylaşırlar; son güne kadar karakolu ve telsizi koruma görevlerini yerine getirmek için mücadele ederler. Son zamanlarda yapılmış en etkileyici filmlerden olan Nefes: Vatan Sağolsun, izleyicilerini de çok etkiliyor. Filmden ağlamadan çıkana pek rastlanmıyor.
Bu haftalık da bu kadar.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS
Read Comments

Kasaba Dizisi Yarın 20.00'de ATV'de Başlıyor

Yapım : Asis Yapım
Yapımcı : Ilgaz Giritlioğlu, Bahadır Atay
Proje Tasarım : Tomris Giritlioğlu, Tuğrul Eryılmaz
Senaryo : Mümtaz Türköne, Neşe Cehiz, Kuledibi, Fikret Bekler, Nihan Küçükkural, Ayşen Günsu Günsu Teker, Mine Baysal
Yönetmen : Cevdet Mercan
Oyuncular: Talat Bulut, Lale Yavaş, Murat Ünalmış, Nur Sürer, Bülent Kayabaş, Alpay İzbırak, Erol Demiröz, Tülay Bursa, Çağla Çakar, Nur Erkul, Murat Tüzün, Melih Selçuk, Öykü Çelik, Barış Işık, İdil Vural, Serdal Genç, Demet İyigün, Didem Balçın, Banu Özdemir, Ergun Doğmacı, İbrahim Bozgüney, Bülent Düzgünoğlu, Ferda Işıl, Toprak Kavaşoğlu, Mustafa Özer, Mert Kurdal, Gökhan Okşar, Ulaş Bekçi, Metin Ural

Proje tasarımını Tomris Giritlioğlu ‘nun, yapımcılığını Asis Yapım Ilgaz Giritlioğlu / Bahadır Atay’ın, yönetmenliğini ise Cevdet Mercan’ın üstlendiği, başrollerini Talat Bulut, Lale Yavaş, Murat Ünalmış, Nur Sürer ve Bülent Kayabaş’ın paylaştığı “KASABA” adlı yepyeni dizi 21 Ekim Çarşamba günü ATV ekranlarında seyircisiyle buluşmaya hazırlanıyor.

Usta oyunculardan kurulu kadrosu ve büyük prodüksiyonu ile dikkat çekecek olan dizi, farklı kültürlerden gelen üç hayatın kader ortaklığını ekrana taşıyacak. Kasaba’nın, derin bir kültüre sahip muhafazakar ve yalnız adamı Mümtaz (Talat Bulut), İstanbullu güzeller güzeli genç mimar Yağmur (Lale Yavaş) ve mevsimlik işçilerin genç lideri Haydar (Murat Ünalmış)’ın yolları, bu gizemli Kasaba’da kesişecek.

Aynı zamanda bir Türkiye panoraması olan Kasaba’da; yerleşik çıkar ilişkilerini, cinsiyet ayrımını, geleneklerin egemenliğinde yaşayan bir topluma şahit olacağız. Üç farklı kültürün çarpışması, üç hayatın kesişmesi, imkansız bir aşk üçgenine dönüşen savaşını anlatan dizide izleyiciler kendi hayatlarından kesitler de bulacak.
Çekimleri Antakya’da devam eden Kasaba dizisi aşk hikayesinin yanı sıra görsel bir şölene de eşlik ederek izleyiciyi büyüleyecek…



Dizinin internette bulduğum tanıtım yazısı böyle. Ben de arkadaşım Melih Selçuk'un oynadığı bu diziyi merakla bekliyorum. Öncelikle Tomris Giritlioğlu'nun proje tasarımını yapmış olması nedeniyle diziye çok şans veriyorum. Hatırla Sevgili'den sonraki dizi boşluğumu bu dizinin dolduracağına inanıyorum. Çarşamba günleri bir dönem Yaprak Dökümü günüydü, fakat özellikle 2 sezondur dizinin monotonlaşması ve seyirciye heyecan vermemesi nedeniyle Kasaba'nın bayağı bir seyirci çekeceğine inanıyorum. İlk bölümünü izlemek içinse yarın akşamı merakla bekliyorum.

Yolunuz açık olsun...

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS
Read Comments

Taksicilere Dikkat!


Dün yaşadığım olay birçok kişinin başına gelmiş, fakat ben ilk defa karşılaştığım için bir anda ne yapacağımı bilemedim. Çok keyifli geçen bir akşamın ardından böyle bir olayla karşılaşmak sinirlerimi bozdu. Eden is West filmini izledikten sonra Tophane'deki arkadaşlarımın yanına gitmek üzere Taksim Meydan'ından taksiye bindim. Genelde durak taksilerine binerim. Yine öyle yaptım ama hangi durak olduğunu unuttum. Hatta bindiğim taksi yepyeni ve güzel bir taksiydi ama plakasını da alamadım. Derler ya, resmen basiretim bağlandı, hiçbir şey yapamadım ve diyemedim. Meydandan Tophane'ye indik ve taksimetre 6.5 TL yazdı. 20 TL + 2 lira verdim. Taksici paranın yırtık olduğunu ileri sürerek paramı geri verdi. Ben de 50 TL'm olduğunu ve başka bozuk param olmadığını söyledim. Olsun bozarım dedi. Parayı verdikten sonra kenara yanaşma hamleleri yapmaya başladı, neden öyle hamleler yaptığına anlam veremedim. Paramın üstünü istediğimde elinde 5 TL vardı ve 5TL verdiğimi söyledi. 50 verdiğimi iddia etsem de bir şey kanıtlayamadım. Saatin 10 olması ve Tophane'de indiğim yerde de kimseler olmaması nedeniyle hiçbir şey yapamadım. Ve böylece 5 TL yerin 50 TL'm taksici tarafından gasp edildi.
İkinciye aynı hataya düşmem, ama bu tarz bir olayla karşılaştığım zaman da böyle hiçbir şey yapmadan durmam. En azından taksiyi bir karakolun önüne çektirmeye çalışırım. Sizler de dikkatli olun, bu tarz numaraları yeyip benim gibi paranızı kaptırmayın...

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS
Read Comments

Kentler ve İlginç Reklamlar -part 2-


 Almanyalı bir insan kaynakları şirketinin bu reklamının sloganı ise 'Hayat yanlış bir iş için çok kısa'.

Ebeveynleri çocuklarını havuza götürdüklerinde onları doğru bir şekilde gözetlemeleri için hazırlanan bu reklamın sloganı ise 'Havuza dikkatlica bakın!'.
                                          

                   Ünlü bir bıçak üreticisinin reklamı. 


'Sadece inançları yüzünden binlerce insan bundan daha kötü ortamlarda hapis olarak tutuluyor. Hepsi özgürlüğüne kavuşana kadar yazmaya devam ediniz. Uluslararası Af Örgütü.'

Hintli bir reklam ajansı tarafından HSBC için hazırlanan bu reklam insanları küresel ısınmaya karşı uyarmak için yapılmış. Şehirdeki bir havuzun dibine şehrin gökdelenlerle olan kısmının bir örneğini döşemişler.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS
Read Comments

Altın Portakal Ödülleri


 
Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması
En İyi Film: Kosmos (Reha Erdem),
En İyi Film: Bornova Bornova (İnan Temelkuran)
En İyi Yönetmen: Reha Erdem (Kosmos)
En İyi İlk Film: İki Dil Bir Bavul (Orhan Eskiköy, Özgür Doğan)
En İyi Senaryo: Onur Ünlü (Beş Şehir)
En İyi Görüntü Yönetmeni: Florent Herry (Kosmos)
En İyi Müzik: Mehmet Erdem, Özgür Akgül (Deli Deli Olma)
En İyi Kadın Oyuncu: Nergis Öztürk (Kıskanmak)
En İyi Erkek Oyuncu: Öner Erkan (Bornova Bornova)
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Damla Sönmez (Bornova Bornova)
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Volga Sorgu Tekinoğlu (Kara Köpekler Havlarken)
En İyi Kurgu: Erkan Tekemen (Bornova Bornova)
En İyi Sanat Yönetmeni: Zeynep Koloğlu (Usta)
 
Behlül Dal Jüri Özel Ödülü: Bahadır Karataş (Usta), Evrim Alataş (Min Dit), Tansu Biçer (Beş Şehir), Emre Şahin (40)
 
Dr. Avni Tolunay Jüri Özel Ödülü: Kosmos (Reha Erdem)
 
Kent Konseyi Seyirci Ödülü: Başka Dilde Aşk (İlksen Başarır)
SİYAD Netfac Ödülü: Kan Arzusu
SİYAD Uluslararası Yarışma Ödülü: Öteki Yaka / The Other Bank
SİYAD Ulusal Yarışma Ödülü: Bornova Bornova (İnan Temelkuran)
 
 
Uluslararası Uzun Metraj Yarışması Ödülleri
En İyi Film: Kağıttan Asker / Paper Soldierve Sınır / Border
En İyi Yönetmen: George Ovashvili (Öteki Yaka / The Other Bank)
En İyi Erkek Oyuncu: Tedo Bekhauri (Öteki Yaka / The Other Bank)
En İyi Kadın Oyuncu: Hilda Peter (Katalin Varga)
 
 
46. Altın Portakal Film Festivali, Kısa Metraj ve Belgesel Yarışması Ödülleri
 
Kısır Döngü (Kısa Film) Aksel Zeydan GÖZ En İyi Kısa Film. 2009
Geri Dönüşüm Günlüğü (Kısa Film) Efe CONKER Dijital Film Akademisi Kısa Film Ödülü. 2009      
Köy (Kısa Film) Mustafa DOK Dijital Film Akademisi Kısa Film Ödülü. 2009      
Tamirci Çırağı (Kısa Film) Cahit ÇEÇEN Dijital Film Akademisi Kısa Film Ödülü. 2009      
5 Nolu Cezaevi (Belgesel) Çayan DEMİREL  En İyi Belgesel Film. 2009      
Ziyaretçiler (Belgesel) Melis BİRDER En İyi Belgesel Film. 2009      
100 Bin Kişiydiler (Belgesel) Metin KAYA En İyi İlk Belgesel İlk Film. 2009      
Ben ve Nuri Bala (Belgesel) Melisa ÖNEL  En İyi İlk Belgesel İlk Film. 2009    
 

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS
Read Comments

Kentler ve İlginç Reklamlar -part 1-




Mondo Makarna'nın spagetti reklamı gerçekten çok ilginç. Gemiden karaya uzanan bir makarna yolculuğu..




Bangkok sokaklarını kaplayan arapsaçına dönmüş telefon hatlarını şampuan reklamı için kullanma fikri gerçekten de çok yaratıcı. Procter & Gamble ürünü olan Rejoice adlı şampuanın reklamı için telefon hatlarının üstüne dev, yeşil bir tarak yerleştirip üzerine de ‘Saçlarınız kördüğüm olduysa eğer Rejoice kullanın’ yazdılar.





Fedex’in karşıdan karşıya geçen insanlar için hazırladığı reklam. 






Folgers adlı kahve markasının reklamının en ilginç özelliği lağım kapaklarına bir fincan kahve görünümü vermesi. New York’ta bulunan bu reklam da 'Hiç uyumayan şehir! Folgersla uyan' mesajı veriyor.


 


'Coops Paints' adlı boya markası reklam için bir otoparka bakan binanın duvarını kullanıyor..

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS
Read Comments

İstanbul Portreleri Seçmeleri Başladı

garajistanbul'un 2010 projesi istanpoli Michael Laub'u “İstanbul Portreleri”nin seçmeleri ile başlıyor.
garajistanbul, “İstanbul’un Portreleri”nde oynayacak İstanbullular arıyor!






“istanpoli” nedir? 
istanpoli garajistanbul'un İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti projesidir. is-tan-poli, yunanca “şehre doğru”
anlamına gelir ve İstanbul'un eski isimlerinden biri olduğu söylenir. garajistanbul'un projesinde 5
uluslararası tasarımcı İstanbul için, İstanbullularla, İstanbul'a dair iş üretecek.


“İstanbul Portreleri” nedir?
Michael Laub İstanbul’da yaşayan profesyoneller ve/veya profesyonel olmayanlarla çalışarak portreler
oluşturacak ve canlı portreleri sahneye uyarlayacak.


Michael Laub ve garajistanbul portreleme yoluyla bireylerin kişilik özelliklerinin ve yeteneklerinin tiyatro diline aktarılmasıyla ilgilenen her kesimden, meslekten, yaştan, cinsiyetten herkese açık çağrı yapıyor.

Michael Laub kimdir?
Performanslar, yerleştirmeler, video ve tiyatro yönetmenliği yapan Michael Laub'un uluslararası kariyeri 1970'lerde Stockholm'de kendi topluluğu Maniac Production ile başladı. 1981 yılında Remote Control
Production'ı kurdu ve çalışmalarını çoğunlukla Almanya, Hollanda, İsviçre ve Avusturya'da sürdürdü.
Medyadan ve gerçek ile kurgu arasındaki ilişkiden etkilenerek gerçekleştirdiği çalışmalarının temelinde,
geleneksel tiyatrodan daha çok gerçeklikle daha yakın ilişki kuran bir zaman – mekan kavramı yer almaktadır.





Seçmeye katılmak için kendiniz hakkında 5-10 dakikalık bir sunum hazırlamanız yeterli. Dans, film, otobiyografik metin, hareket, video, fotoğraf, müzik...
Kendinizi nasıl anlatmak isterseniz.


Katılımcıların, herhangi bir medyayı kullanarak (dans, film, otobiyografik metin, hareket, video, fotoğraf, müzik, vb.) kendileri hakkında 5 -10 dakikalık sunumlar hazırlamaları isteniyor. Amaç, katılımcıların eskiden kim olduklarını, şu anda kim olduklarını veya ne olmak istediklerini anlatmaları. Yaratılan bu portre kişiye dair
biricik özelliği yansıtmalı.

Provalar ve İstanbul gösterimleri Mart – Mayıs 2010’da gerçekleşecek, yapım yurtdışına turneye gidecektir.
Seçmeler herkesin katılımına açıktır. Fakat seçmelere katılacak kişiler 10 gün sürecek seçmeler süresince
birkaç sefer çağrılması halinde geleceğini, seçildiği takdirde tüm provalara, gösterimlere ve turnelere
katılacağını taahhüt etmelidir.

Seçmeler: 15.- 24. Ekim arası her gün 11:00 - 20:00
Provalar: 20. Mart - 28. Nisan 2010
Gösteriler: 28. Nisan - 18. Mayıs 2010
Katılım ve bilgi için:
Pazartesi – Cuma 14:00 – 17:00 arası 0532 548 29 08 numaralı telefondan Ebru Karaca ile görüşebilirsiniz, istanpoli Projesi Prodüksiyon Yönetmeni
.

-photos by Levent Yıldız-

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS
Read Comments

Claudia Schiffer İngiliz Harper's Bazaar Dergisi'ne Poz Vermiş, Çok da Güzel Olmuş


Michelangelo di Battista'nın yaptığı çekimler çok başarılı. 


Çok başarılı ya bayıldım. Konsept, Claudia hepsi harika! 




  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS
Read Comments

Yüksek IQ Alkolik Yapıyormuş :)

Bana çok mantıklı gelen bir araştırma sonucu... İlginç geldiği için de burada paylaşmak istedim. Ben de alkolü seviyorum ve kendime de biraz pay biçtim bu yazıyla :)





Yüksek IQ alkolik yapıyor

Ünlü korku hikayeleri yazarı Edgar Allen Poe, romancı Ernest Hemingway, Beethoven, Van Gogh, Picasso… Tarihe damgasını vuran bütün bu ünlü isimlerin ortak noktası dahice işlere imza atmış ve bir fark yaratarak insanlığı etkilemiş olmaları. Ama bir ortak özellikleri daha var, hepsinin içkiyle de fazlasıyla haşır neşir, hatta alkolik olması. Belki sıra dışı, uyumsuz ya da mutsuz oldukları için içiyorlardı; belki de fazla zeki oldukları için! Geçen ay bilim ve sağlık dergisi American Journal of Public Health’te (Amerikan Halk Sağlığı Dergisi) yayınlanan bir araştırma yüksek zeka ile alkol tüketimi arasında sağlam bir bağ olduğunu ortaya koydu. Buna göre insanlarda IQ ne kadar yüksek olursa alkole eğilim ve alkol tüketimi de o kadar fazla oluyor. Yani zeki insanlar daha çok içiyor!



ZEKA ARTTIKÇA İÇKİ DE ARTIYOR

İskoçya’daki Glasgow Üniversitesi’nde Dr. G. David Batty önderliğinde yapılan araştırma hayli kapsamlı. Zira Dr. Batty ve ekibi 1970 yılında doğan 8 bin 710 erkek ve kız çocuğunu takibe aldı. Bu çocuklara 10 yaşına geldiklerinde bir IQ testi uygulanarak zihinsel yetenekleri belirlendi. 30 yaşına geldiklerindeyse zekanın insanların sağlığına nasıl bir etkisi olduğunu anlamak amacıyla bilim adamları bu 8 bin 170 kişiyi yeniden değerlendirdi. Elde edilen sonuçlar ise şöyleydi: Bu grup içinde IQ’su diğerlerine göre daha yüksek olanlar 30 yaşında daha az sigara içen, daha sağlıklı beslenen ve daha çok spor yapan kişiler olmuşlardı. Ancak yüksek IQ ile bağlantılı olarak ortaya çıkan bir olumsuz veri de vardı. Araştırma 10 yaşında iken IQ testinde zeki olarak öne çıkan çocukların 30’lu yaşlara eriştiklerinde alkol kullanmaya daha yatkın olduklarını ortaya koyuyordu.

Araştırmalarını bu yönde yoğunlaştıran Dr. Batty zeka ile alkol bağlantısı konusunda çok daha ilginç sonuçlara ulaştı. Buna göre IQ’su yüksek olanlar diğerlerinden daha çok ve daha sık alkol tüketiyor, çok daha fazla alkol bağımlılığı geliştiriyor, alkolle ilgili sağlık sorunlarını daha çok yaşıyor. Daha çarpıcı olan ise zeka ne kadar artarsa alkol kullanımının da o derece artması! Zira araştırmada hemen her gün içki içtiğini söyleyenler grupta en yüksek zeka katsayısına sahip olanlar, hiç alkol kullanmadığını söyleyenler ise grupta en düşük IQ seviyesine sahip olanlar. Araştırmacılar IQ seviyesindeki her 15 puanlık artışta erkeklerde alkol kullanımının 1,17 kat, kadınlarda ise 1,38 kat arttığını da ekliyor.

Dr. Batty bu rakamlar ışığında zeki kadınlarda alkol kullanmaya yatkınlık oranının erkeklere göre daha yüksek olduğuna da dikkat çekiyor. Uzmanlar zeki insanların daha çok içmesini daha karmaşık ve stresli işlerde çalışmaları ve yüksek zekaları yüzünden topluma uyum sağlamakta zorlanmaları gibi sebeplerle açıklıyor. Bütün bunlara erkek egemen dünyada kadın olma zorluğu da eklenirse, neden zeki kadınların rahatlamak için erkeklerden daha çok içkiye ihtiyaç duyduklarını anlamak da pek zor olmayacaktır.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS
Read Comments

Mango ve Paulo Coelho'dan Hayır Amaçlı Kampanya



MANGO & Paulo Coelho ismi altında, İspanyol moda firması ve tanınmış Brezilyalı yazar ikinci kadın tişört koleksiyonlarını tanıttı ve bu tişörtlerin üzerinde ünlü yazar tarafından bağışlanmış olan 6 öz cümle yazılı durumda. Bu mini koleksiyon MANGO'nun dünya geneline yayılmış olan mağazalarının büyük çoğunluğunda 8 Ekim tarihi itibariyle satışa sunuldu.


Fiyatı 37 TL olarak belirlenen bu tişörtlerden elde edilecek olan para, yazarın ismiyle anılan Instituto Paulo Coelho organizasyonuna bağışlanacak. Bu modellerin her biri, insani değerleri temel alan ilham verici bir mesajı içeriyor ve bir kitap cildini çağrıştıran özel bir packaging ile birlikte sunuluyor.

Instituto Paulo Coelho, mali kaynakları yalnızca yazarın telif haklarından elde ettiği gelirleri içeren ve kar amacı gütmeyen bir kuruluş olup, kaynaklarını Brezilya toplumunun en mağdur kesimleri için kullanmaktadır: çocuklar ve yaşlılar.

 
Tişörtlerde bulunan mesajlar ise şunlar:

  1. When you want something, the whole Universe conspires to help you realize your desire.
  2. Everyone has a treasure that is waiting just for them.
  3. Love is the key to understanding all mysteries. -bu da güzel- 
  4. What is the real "I"? It's what you are, not what others make of you. -ben bundan istiyorum- 
  5. The Good Fight is the one that we fight in the name of our dreams.
  6. We are responsible for everything that happens in this world.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS
Read Comments

Sinemalarda Bu Hafta

Bu hafta 7 yeni film vizyona giriyor... Kara Büyü, Zaman Yolcusunun Karısı, Aşkın (500) Günü, Soğuk Ölüm, Uzak İhtimal, Mazi Yarası ve Aptallık Çağı... 


Önce Aşkın 500 Günü ile başlamak istiyorum. Başrollerini Zooey Deschanel, Joseph Gordon Levitt, Chloe Moretz, Matthew Gray Gubler, Patricia Belcher'in paylaştığı film romantik komedi türünde. Fakat bu film, öyle tozpembe tablolar çizmiyor. Aşkın her evresini gerçekçi bir dille anlatıyor. Film 500 günde geçiyor. Bu gün geçişleri de sırayla değil, bir ileri bir geri sarılarak veriliyor. Aşkın evreleri, bir evreden diğerine geçerken karşılaşılan farklılıklar, aşkın insanlar üzerindeki etkisi çok iyi bir biçimde anlatılıyor. Geçişler çok fazla olmasına rağmen, kurgunun çok iyi olması nedeniyle filmden kopmuyoruz. Ayrıca film, eski dönemlerden kalma müziklere, efsane gruplara, şarkılara ve hatta dizilere bile göndermeler yapıyor. Romantik komedi türünü de seviyorsanız bu hafta gösterime girenlerden kaçırmamanız gereken filmin bu olduğunu düşünüyorum.




Gelelim Kara Büyü'ye… "Esrarengiz görünümlü Bayan Ganush aldığı konut kredisinin vadesinin uzatılması talebiyle bankaya gelir. Christine bu noktada kararsız kalır. İçgüdülerinin sesini dinleyip yaşlı kadına istediği süreyi vermeli midir? Yoksa patronu Bay Jacks'ı etkilemek için süre uzatma talebini reddetmeli midir? İkincisini seçerse ikramiyesini alacaktır. Christine ikincisini seçer; borcuna karşılık evden tahliye edilmesi için gerekli talimatı vererek Bayan Ganush'u zor durumda bırakır. İntikam hırsına kapılan yaşlı kadın Christine'ye Lamia adıyla bilinen çok güçlü bir büyü yapar. Artık Christine'in hayatı cehenneme dönüşmüştür. Şeytani güçlerin saldırıları ve karamsar erkek arkadaşı tarafından yanlış anlaşılması üzerine ruhunu ebedi lanetten kurtarmak amacıyla Rham Jas adlı bir kahinin yardımına başvurur. Hayatı kabusa dönen Christine’in normal hayatına dönmesi için kahin büyüyü tersine çevirecek çılgınca bir süreç başlatır." Filmin konusu böyle. Klasik bir hikaye. Yalnız gerilim öğelerini iyi bir şekilde yansıttığı söyleniyor. Bence sinemada izlemeye değmez. DVD'nizi alıp evde izleyebilirsiniz.


Zaman Yolcusunun Karısı, başrollerde Rachel McAdams, Eric Bana, Arliss Howard, Ron Livingston var. Konu ise şöyle, kaderlerinde birlikte olmalarının yazıldığına inanan Clare, Henry'i büyük bir aşkla sevmiştir. Ne zaman ayrılıvereceklerini ise bilmez, çünkü Henry bir zaman yolcusudur. Genetik bir nedenle zaman içinde ileriye ve geriye doğru, kendi kontrolü dışında gidip gelmektedir. Clare, bu yolculukların onları ne zaman ayıracağını bilmese de, tek aşkı olan Henry ile bir hayat kurabilmek için uğraşmaktan vazgeçmez.

Kate Beckinsale, Gabriel Macht, Columbus Short, Tom Skerritt'in oynadığı Soğuk Ölüm ise aksiyon, gerilim ve dram öğelerini barındıran bir film. Antartika'nın tek kanun koyucusu olan Stetko, kıtanın ilk cinayeti olan buzdaki bir cesedi incelemeye gönderilmiştir. Bu keşif, Stetko'yu çok daha garip bir gizemin ve uçsuz bucaksız buzun derinliklerine gömülmüş eski sırların içine çekecektir. Stetko, katili bulmaya çalışırken, kış yaklaşmaktadır. Antarktika'nın ölümcül beyazlığında, bir nefes uzağında olana kadar katili görmesine olanak yoktur.


Uzak İhtimal, başrolünde Görkem Yeltan'ın oynadığı Türk işi bir romantik komedi filmi. Diğer rollerde ise Nadir Sarıbacak, Ersan Uysal, Burçin Şenkal'ı görüyoruz. Uluslararası Rotterdam Film Festivalinden alınan "En İyi Film" ödülüyle birlikte pek çok festivalden ödülle dönmüş ve eleştirmenler tarafından oldukça beğenilmiş bir film Uzak İhtimal.


Filmin konusundan bahsedecek olursak; Müezzinlik yapan Musa'nın ataması İstanbul Galata'da bir camiye çıkınca, genç müezzin hayatında ilk kez İstanbul'a gelir. Musa caminin lojman olarak kullandığı daireye yerleşir. Yanıbaşındaki dairede Rahibe Anna ve onun bakımıyla ilgilenen Clara yaşamaktadır. Kiliseyle evi arasında daracık bir hayata sıkışmış Clara'yla İstanbul'da yeni bir hayata başlayan Musa'nın karşılaşması ilginç ve bir o kadar da sıcak bir duygunun ortaya çıkmasına neden olur. Clara'nın sürekli gittiği kilisede, Musa ve sahaf Yakup Demir'in karşılaşması da başka bir hikâyeyi doğurur. Clara, müezzin Musa ve sahaf Yakup Bey'in hayatı kesişince küçük insan öyküleri eşliğinde sürprizler ortaya çıkar…


Nilüfer Açıkalın, Erkan Taşdöğen, Algı Eke Saatçi, Alp Tuğhan Taş'ın başrollerini paylaştığı Mazi Yarası, romantik, dram türünde bir Türk filmi. Samiye ve oğlu İsmail, Anadolu'da bir kasabada 240 dönüm arazi satın alırlar. Bu haber belediye başkanı Refik'in kulağına gelir. Herkes meraklanır. Samiye çok büyük bir holdingin sahibidir ve Refik onu geçmişten tanımaktadır. Samiye neden dönmüştür? Refik arsanın satışına onay verecek midir? Bu arada İsmail, Refik'in kızı Sevda'ya aşık olmuştur ve bu Refik'i telaşlandırır. Acaba mazide Refik ve Samiye arasında ne geçmiştir? Bütün bu soruların cevaplarını filmde bulabilirsiniz. Ama yine de bu hafta gösterime giren Türk filmlerinden Uzak İhtimal mi Mazi yarası mı derseniz, bence Uzak İhtimal.

Aptallık Çağı, bugüne dek iklim değişikliği üzerine bireysel desteklerle yapılmış en etkili bağımsız yapım olan film, acil önlem alınmazsa iklim değişikliğinin yaratabileceği felâketlere dikkat çekiliyor ve gelecek nesillerin içinde yaşadığımız bu çağı nasıl adlandıracağı sorgulanıyor: 21 yüzyıl tarihe, bu felâkete izin veren insanların yaşadığı "Aptallık Çağı" olarak mı geçecek?


  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS
Read Comments

Mithat Alam Film Merkezi'nde Bugün



Mithat Alam Film Merkezi’nde 5 Ekim’den bu yana devam eden Yeni Turkiye Sinemasi haftasi kapsaminda bugun saat 18.00’de Gitmek filminin yonetmeni Huseyin Karabey, Sonbahar’in yonetmeni Ozcan Alper ve Made In Europe’un yonetmeni Inan Temelkuran’in katilacagi bir soylesi gerceklestirilecek.

Gectigimiz yilin dikkat ceken ve bol odul alan filmlerinin yaraticilariyla hem Turkiye sinemasinin geldigi noktayi hem de kendi sinema bicimlerini konuşulacak. Yeni Turkiye sinemasi uzerine konusmak isteyen herkes bugun saat 18.00’de Mithat Alam Film Merkezi’ne gidebilir. Yer kuponları sabah 10'dan itibaren MAFM'den temin edilebilir. Etkinlik ücretsiz.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS
Read Comments

Film Ekimi Biletlerimizi Aldık...




Kızlarla yaptığımız uzun mailleşmeler sonucunda Film Ekimi'nden izleyeceğimiz filmleri seçmiştik. Fakat Pazartesi günü seçtiğimiz filmlerden birçoğuna yer bulamadık. İlginin bu kadar fazla olması sevindirici. Sonuçta Eden is West, Che 2: Gerilla / Che Part Two: Guerrilla ve Polytechnique'e gidiyoruz.

Bilet bulamadığımız filmler için de evde sinema şölenleri yapmaya karar verdik. Kendi Film Ekimi'mizi kendimiz yaratacağız. Mısırımızı patlatıp, içkimizi yudumlayarak...



  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS
Read Comments

19. Akbank Caz Festivali Önümüzdeki Hafta Başlıyor




"ŞEHRİN CAZ HALİ"NE DEVAM

Türkiye'nin en uzun soluklu festivallerinden Akbank Caz Festivali şehri cazla donatmaya geliyor. 19.su düzenlenen festivalin, "Şehrin Caz Hali" sloganıyla hazırladığı programı yine sürprizlerle dolu...

15 - 25 Ekim 2009 tarihlerinde Pozitif'in organizasyonuyla dünyanın en önemli caz sanatçılarını ülkemizde ağırlayan, genç ve başarılı caz sanatçılarına performans sergileme olanağı sunan Akbank Caz Festivali'nden güzel haberler gelmeye başladı. Festivalin caz dolu programının sürpriz isimleri şimdilik; Terje Rypdal & Ketil Bj¸rnstad, Cecil Taylor, Joe Lovano Us Five, Marilyn Mazur ve Richard Bona.

Festivalin en heyecan yaratan isimlerinden biri Cecil Taylor. Tarzıyla tüm kalıpları yıkan, eleştirmenler tarafından avangart cazın yaratıcılarından biri olarak selamlanan bu yetenekli piyanistin müziğiyle karşılaştığınız ilk anın büyüsünden kurtulamayacaksınız. "Best Large Ensemble" dalında Grammy ödülü kazanan ünlü saksafon sanatçısı Joe Lovano ve ekibininse coşkulu, dinamik ve heyecan verici performansını ayakta alkışlayacaksınız.

Kuzey Avrupa cazının en üretken isimleri arasında yer alan Norveçli gitarist Terje Rypdal ile aranjör, kompozitör ve piyanist Ketil Bjornstad'ı aynı sahnede izleyeceğiniz konseri de ajandanıza mutlaka not edin. Bu konserde; akustik piyanonun saf ve melodik dünyası ile elektrikli gitarın sert mizaçlı, keskin ve tavizsiz karakterinin etkileyici buluşmasına tanık olacaksınız.

Akbank 19. Caz Festivali'nin bir diğer konuğu olan dünyaca ünlü perküsyon sanatçısı Marilyn Mazur; ziller, çıngıraklar, ağaç vurmalılar ve davullar arasında kaybolan sıra dışı performansıyla size müzikal serüvenlerinden bir seçki sunuyor olacak. Festivalin en unutulmaz performaslarından biri olacağına şimdiden kesin gözüyle bakılan Kamerun kökenli basçı Richard Bona ise cazseverleri basgitarın müzikal coğrafyasında renkli bir gezintiye çıkaracak.

Konserler dışında çeşitli workshop ve panellerin de düzenleneceği festivalin bu yılki mekanları; Aya İrini Müzesi, Cemal Reşit Rey Konser Salonu, Akbank Sanat Merkezi, Babylon, The Seed, Roxy, Asithane ve Ghetto olacak.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS
Read Comments

Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi'nden Yeni Bir Kitap



Proust
Bir Sinirbilimciydi

Jonah Lehrer

Çeviren:
Ferit Burak Aydar

Lehrer, sinirbilimdeki son çalışmaların ışığında; Proust'un romanlarının belleğimizin, Cézanne'ın resimlerinin görme duyumuzun, Stravinski'nin müziğinin işitsel algımızın, Stein'ın şiirsel arayışlarının dil yetimizin, Woolf'un bilinçakışı metinlerinin ise zihnimizin çalışma ilkelerini nasıl da doğru bir şekilde önceden ortaya koyduklarını çarpıcı bir şekilde gösteriyor.

Sanat ve bilimin, bunca zamandır birbiriyle iletişim kuramayan iki farklı kültürün artık konuşması gerektiğini söyleyen bu kitap, biz kimiz sorusuna ikili bir cevap öneriyor: "Rüyaların yapıldığı maddeden yapılmışız, ama aynı zamanda yalnızca maddeyiz."

"İnsan doğasına ilişkin derin içgörülerin önce şairlerin ve sanatçıların payına düştüğü, bilimciler tarafından ancak yıllar sonra sistemli şekilde araştırıldığı yeni bir görüş değildir. Ama bu görüşün bu kadar çarpıcı bir şekilde ortaya serildiğini ilk defa görüyorum. Jonah Lehrer 'iki kültür' arasındaki köprüleri kolaylıkla ve incelikle kurduğu bu ilk kitabında, sinirbilim algı, dil, iletişim, bilinç ve hafıza hakkındaki en son tespitleriyle olduğu kadar Cézanne, Proust, George Eliot, Stravinski, Gertrude Stein ve Virginia Woolf'la da içli dışlı bir yazar olarak karşımıza çıkıyor." (Oliver Sacks)

"Jonah Lehrer bu kitapta yemek yapmanın kimyadan ibaret olmadığını harikulade bir tarzda gösteriyor. Bilim ve tekniğin ötesinde yetenek, sezgi ve içgüdüler de vardır ve bunlar da olduğunda, sanat ve bilim el ele verip ortaya enfes bir yemek çıkartacaktır." (Jacques Pepin)

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS
Read Comments

Alfred Brendel 7 Ekim'de Boğaziçi Üniversitesi'nde


Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall Klasik Müzik Konserleri 13. yılına gelmiş geçmiş en iyi piyanistlerden biri olan Alfred Brendel ile başlıyor. Sanatçı, klasik müzikte betimleyici unsurlar taşımayan yapıtların da nükteli olabileceğini bir konferans-konserle anlatarak, Haydn ve Beethoven’in piyano yapıtlarından örnekler sunacak.

Bu dinleti binanın dışına kurulacak ekrandan da ücretsiz olarak izlenebilecek.

07 Ekim 2009

Saat 19:30

Albert Long Hall



BİLGİ İÇİN: 359 66 48

BİLET İÇİN: 359 58 00-119/165

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS
Read Comments